‘’Güler yüzlü’’ Kaymakam Güler

25 Kasım 2017 Saat: 13:00
‘’Güler yüzlü’’ Kaymakam Güler
Her sabah bir kurumda mesaiye başlıyor, hafta başları bir okulun bayrak merasiminde bulunuyor. Gebze’nin güler yüzlü Kaymakamı MUSTAFA GÜLER bilinmeyenlerini Gölge Dergi’ye anlattı.

‘’Güler yüzlü’’  Kaymakam Güler

Her pazartesi bir okulumuzda bayrak törenine katılıyorum. Milli Eğitim Müdürü’nü çağırıyorum, Okul Aile Birliği Başkanı’nı çağırıyorum ve Belediye Başkanımızı da davet ediyorum. İnşallah her pazartesi gideceğiz. Bayrak törenlerinde çocuklara hem nasihat veriyoruz, hem sınıf ziyareti yapıyoruz.

Gebze’nin en önemli sorunu eğitim ve trafik. Gebze’deki trafik sorununu çözmemiz lazım, tabi tamamen çözmek mümkün değil de bazı tedbirlerle bu yükü hafifletmek mümkün. Öncelikle sürücülerin kurallara uyması lazım, yolların düzenlenmesi lazım. Hükümet Konağı’na vatandaş geldiğinde arabasını park edebileceği bir yer yok.

3 tane kızım var. Biri eczacı biri diş hekimi diğeri de son sınıfta. Bazen mesaiye takılıp evden erken çıkınca veya eve geç gelince evden fırça yediğimiz oluyor beraber yemek yiyemediğimiz için. Ama çocuklarımla diyaloğum iyidir. Boş zamanlarımı hafta sonlarımı onlarla geçiririm.

Bosna’ya gittim, Bir gün Cuma çıkışında ben İmam Hatip’le sohbet ederken, yanımdaki arkadaşlardan biri; “siz Türk müsünüz?” dedi. O da dedi ki;” hayır, ben Osmanlı’yım, ben Fatih’in torunuyum.” dedi. Kendi  milletini bir kenara itip, Devletini Osmanlı ve Fatih’in torunu olarak belirlemiş.

Kaymakam Bey beni aradı, “burada senin istediğin vasıfta bir bayan öğretmen var.” dedi. Gittim oraya, eşim orada öğretmen, aslen Fethiyeli ve Ankara İlahiyat mezunu. Tayini çıktığı zaman oradaki bir öğretmen, “Oranın kaymakamı benim arkadaşım, ben sana bir mektup yazayım, orada bir sıkıntı olursa gidersin yanında.” demiş.

Topluma örnek iyi örnek olacak insanlara ihtiyacımız var. Sadece yol ve park yaparak yaşam kalitemizi ve refahımızı yükseltmemiz mümkün değil. Çocuklarımıza sahip olmamız ve ebeveynleri iyi eğitmemiz lazım.

 

Fotoğraf: Dilek ARMAN  Redaksiyon: Hazal ÖZCAN

Bizim meslekte tanıdığımız bazı isimler kolay kolay unutulmaz. Bu bir devlet adamıdır, bir siyasetçidir, bir sanayicidir veya sıradan  bir vatandaş olabilir. Us’umuzda yer eden isimler mutlaka bir iz bırakmışlardır.  Mesela : Gebze’de bugüne kadar kaç kaymakam tanıdık , kimler geldi kimler geçti , sayısını bir çırpıda söylememiz mümkün değil. Ama bir Şeref Artar’ı unutmayız. Bir Abdulkadir Güzeloğlu hep aklımızdadır.  

Şimdi de  görünen o ki, Mustafa Güler ismi hafızamızda yer edecek. Güler, henüz Gebze’de ikinci ayına girmiş bir Kaymakam. Meslekte 32 yıllık tecrübesi, bilgi birikimi var ama Gebze’nin ‘çiçeği burnunda Kaymakamı’’.

Buna rağmen, bugüne kadar pek de alışık olmadığımız bir Kaymakam profili çizmesiyle kısa sürede dikkatleri üzerine çekerek, daha şimdiden  ‘Gebze’de iz bırakacak bir Kaymakam’ olacak gibi.

Zira iki aydır herkesin dilinde Kaymakam Mustafa Güler var.  İnsani davranışları, devletin sevecen yüzünü yansıtması, erkin  varlığını halka sıcak şekilde göstermesi,  vatandaşın derdini  kendi derdi belleyen, tüm bunlarla birlikte donanımlı devlet adamı edası , o’nun kısa sürede ilgi görmesine ve sevilmesine sebep oldu. Bırakın devlet kurumlarında esen Kaymakam Mustafa Güler rüzgarını , Gebze’de sokaktaki  vatandaş bile  kısa sürede ‘’Kaymakam Mustafa Güler’’ ismini ezberlemiş durumda.

Bu alışılanın dışındaki  Gebze’nin yeni kaymakamını bizde merak ettik. Her sabah  saat 08.’de bir devlet kurumunu ziyaret edip toplantılar yapan, her pazartesi bir okulun bayrak merasimine  katılarak mesaiye başlayan, çoğu akşam saat 20’ye kadar makamında çalışan  ‘’Kaymakam Mustafa Güler kimdir’’ diye kendimize sorup durduk.  

Sizlerin de çok merak ettiğinizin düşünerek , çaldık Kaymakam Bey’in kapısını.  Özel Kalemde  polis memuru Yusuf Beyin ikram ettiği çayı içerken Kaymakam Mustafa Güler’in kapısı açıldı. Memleketi Elazığ’ın tüm sıcaklığını , samimiyetini taşıyan Kaymakam Güler, tam da soy adına yakışan  güler yüzüyle karşıladı bizi.

Karşımızda devletin soğuk yüzü değil, tüm sıcaklığıyla bir devlet adamı vardı.  İhlaslı bir kişiliğe sahip olduğu da her halinden belliydi. Kafamızdaki tüm soruları sormak, onu daha yakından tanımak için ses kaydedicimizin play düğmesine  basarken , muhabirimiz Dilek Arman’da bir biri ardına deklanşöre basıyordu.

Devlete harcanan bir ömürden  özel hayatına, evliliğinden spora, müzikten sanata aklınıza gelebilecek her şeyi sorduk. Bir tek Gebze’nin sorunları üzerine fazlaca girmedik. Henüz iki aydır  Gebze’de görevde olan bir Kaymakama şimdilik Gebze’yi sormak pek doğru olmazdı.  Ancak o, yine de Gebze’yi çok anlattı.

Fazla söze ne hacet… Buyurun sözü Kaymakam Güler’e bırakalım. Virgülüne dokunmadan işte Gebze Kaymakamı Mustafa Güler.

GÖLGE: Biyografiniz nasıldır? Meslek hayatınıza kadar olan kısmını kısaca alabilir miyiz?

 

KAYMAKAM GÜLER:  Babamın işi nedeniyle 1960 yılında Bingöl'de dünyaya geldim ama aslen Elazığlıyım.  Babam yaklaşık 28 sene Bingöl'de bir kamu kurumunda çalıştı.  Ben de ilkokul, ortaokul ve liseyi Bingöl'de tamamladım. Babam Bingöl’den emekli olduktan sonra şehre 10 kilometre uzaklıktaki Elazığ’daki köyümüze döndük. Aslında bizim orda köy demezler bağ derler. Orası sebzecilik meyvecilik işlerinin uğraşıldığı bir yer. Elazığ’da yazın köyde, kışın merkezde yaşayarak hayatımıza devam ettik.   Daha sonra bir üniversite sınavına girdim ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik Bölümü'nü kazandım. Botanik bölümüne beni oradaki arkadaşlarım yönlendirdi. Gittikten sonra bana göre olmadığını anladım. Benim zaten Mülki İdare Amirliği'ne; yani valilik, kaymakamlık gibi mesleklere sempatim vardı. 2 yıl Botanik bölümünde okudum. Daha sonra tekrar sınava girdim. Bir taraftan okulun derslerini verdim bir taraftan da üniversite sınavına hazırlandım. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandım. Bana 4 aylık kısa dönem askerlik çıktı. Ben askerdeyken okulum da bitmiş oldu. Öncesinde müfettişlik sınavını kazandım. Arkasından Kaymakamlığı da kazanınca gidip başlamadım. Elazığ’da kaymakam adayı olarak 1985 yılında göreve başladım. O zaman genellikle istediğiniz yerleri veriyorlardı. Dolayısıyla ben de Elazığ’da göreve başladım. O zamanlar 3 yıl kaymakam adaylığı dönemi vardı. Daha sonra 3 ay bir tecrübeli bir kaymakamın yanında Baskil Kaymakamı’nın yanında staj yaptım. 3 ay da müfettiş ile beraber çalıştım. Sonrasında Ankara’da kaymakamlık kursuna gittim. O kurstan sonra da Kaymakam olarak kurayla  ilk atanacağınız yeri belirliyorsunuz. O zaman da bana Rize Güneysu çıktı. İlk görev yerim orası oldu. 2 yıl kaymakamlık yaptım orada. Bunun 6 ayı da Amerika’da geçti. Bilgi ve tecrübeyi geliştirmek adına oraya gönderiliyordu. Orada 6 aylık bir kurs vardı. Güneysu’da kaymakamlık yapalı 1 yıl olmuştu. Ve Amerika’ya gittik.  Orada İnsanlık ilişkilerinin ve yardımseverliğin çok sağlam olduğunu gözlemledik. Birine yol sorunca biz oraya varana kadar bize refakat ediyordu. Yardımseverlik konusunda dikkatimizi çekmişti. Bir arkadaşımla orada araba kullanıyorduk. Bir yol kenarında durduk ve 3-4 araç “aracınızda arıza mı oldu?” diye bize yardımcı olmaya çalıştı.  Ve  Dünya’yı tanıdık o yönden faydalı oldu. Daha sonra Güneysu’ya tekrar geldik. Oradan sonra serüvenimiz tekrar başlamış oldu.

GÖLGE: Gebze , kaçıncı görev yaptığınız yer?

KAYMAKAM GÜLER: Gebze,  7 Kaymakamlık , 2 Vali Yardımcılığı. Biraz önce de ifade etmiştim Güneysu’da 2 yıl çalıştım daha sonra Erzurum Çat’ta çalıştım. Küçük bir ilçeydi. Orada 2 yıl çalıştım daha sonra Konya Kadınana’da 4 yıl çalıştım. Ardından Çanakkale Vali Yardımcılığı’nda çalıştım. Ondan sonra Ankara Çubuk, Ankara Keçiören, daha sonra Üsküdar, şuan da Gebze nasip oldu.

GÖLGE: Mesleğinize başladığınız ilk dönemden şuana kadar, sizde iz bırakan ne oldu?

KAYMAKAM GÜLER: Çok sayıda var. Mesela en yakından başlayalım Üsküdar’da yaşadığım 2yıl öne olan bir olay vardı. Bence insanların bakış açısı ve niyeti çok önemli. Eğer niyetiniz bir insana yardım etmek oluyorsa mutlaka bir şansınız oluyor. Üsküdar’da kapının önünde ağlamaklı bir ses işittim. Bir bayan ve çocuğu, çocuğunun hastalığı bel kemiğindeki eğrilikle ilgili bir hastalık. Çocuğun Ameliyatını sadece Pendik’te özel hastanede bir doktor yapabiliyormuş ve 24 bin TL para istemişler. En son 20 bine indirmişler. Bayan da bizden yardım istemek için gelmiş. Kadına dedim ki ‘Devletin bir sürü araştırma hastanesi var. Neden bunların birinde olmuyorsunuz?’ Kadın da sadece oranın yaptığını söyledi. Ben de bir araştırayım dedim. Ve bulamadım. Kadına sizinle daha sonra konuşurum dedim. Toplantımız vardı çıktım akşamüzeri geri döndüğümde ise Başhekimin beni aradığını söylediler. Geri döndüm. Sabah bana böyle bir hasta geldiğini söyledim. Başka bir hastanede yapılıp yapılmadığını sordum. Dedi ki “Kaymakam Bey, o doktor şuan karşımda oturuyor. Ben ona söylüyorum biz o ameliyatı yapacağız.” dedi. Kadına söyledim ve kadın mutluluktan ağlamaya başladı. Hastanede bir gün tesadüfen o kadınla karşılaştım geldi yanıma teşekkür etti. Daha sonra ameliyatı oldular çocuğu evinde ziyaret ettim. Yani bu konuda ben yardımcı olmak için niyetlendim ve bana kapı açıldı. Dolayısıyla hem kadın mutlu oldu, hem hastası mutlu oldu. Empati yapmak lazım her konuda. Ben her zaman gittiğim yerlerdeki insanlara, müdürlere bunu söylerim. “Eğer sizin eşinize, dostunuza nasıl davranılmasını isterseniz, siz de vatandaşımıza öyle davranın.” derim.

GÖLGE: Gebze’ye daha önce gelmiş miydiniz, Gebze’yi ne kadar biliyordunuz? Gelmeden önce kafanızdaki Gebze nasıl bir yerdi? Geldiğiniz zaman nasıl bir Gebze gördünüz?

KAYMAKAM GÜLER : Ben daha önce Gebze’ye hiç gelmemiştim. Nasıl bir yer olduğunu bilmiyordum ama daha önce arabayla içinden geçtiğimiz bir yerdi. Klasik, mimarisi orta halli, şehirleşmesi çok mükemmel olmayan büyük bir ilçe olarak biliyordum. Yani tabi sanayisini aşağı yukarı biliyordum. Ama geldiğimde gördüğüm manzara düşündüğümden çok daha farklıydı. Gebze Ülke ekonomisine ciddi katkısı olan bir yer. Geçen Vergi Dairesi Müdür’ü geldi ve şunu ifade etti; “Kaymakam Bey, bizim Gebze’de topladığımız vergi, Türkiye’de 8. sırada. Büyük bir potansiyel ve güç. Bir de SGK Müdür’ü gelmişti. Sigortalı sayısını sordum 180 bin sigortalı, 20 bin Bağkurlu çalışan insan var. Gün içerisinde nüfusumuz 800 bin veya daha fazla. Bu da demektir ki Kocaeli’nin ve İstanbul’un ilçelerinden çalışmak için gelen var. Nitelikli ve ülke ekonomisine katkı sunan insanlar var. Güçlü büyük bir ekonomi, insanlara ekmek kapısı açıyor, memleketin ekonomisine katkı sunuyor. Ürettiğimiz malların bir kısmını ihraç ediyoruz, Dünya ekonomisinde bir yerimiz var. Doğrusuyla Gebze’nin bu büyüklüğünü tahmin edemiyordum, tabii ki gelince öğrendim. Bu kadar büyük bir ekonomi çarkının döndüğü, bu kişinin istihdam edildiği, Türkiye’nin sayılı fabrikalarının, işletmelerinin bulunduğunu gelince, yaşayınca görüyorum. Çok eski sayılmam ben burada, 1 buçuk ay oldu.

GÖLGE: Bu 1 buçuk ayda, kafanızda Gebze’ye katabileceğiniz katkılar konusunda bir şablon oluşturdunuz mu? Oluşturduysanız bunlar nelerdir?

KAYMAKAM GÜLER: Evet, 1 buçuk ayda zamanımın bir kısmını ziyaret etmek isteyen devlet makamını, sanayici işadamlarını ağırlayarak geçirdim. Çünkü 3-5 gün gecikince sitem ediyorlar randevu konusunda. Ve hemen hemen her sabah bir kamu kurumunu ziyaret ettim ilk haftadan sonra. Hem kurumları, hem işleyişlerini tanıyorum. Ondan sonra birkaç yeri de ziyaret edip kendi makamıma dönüyorum. Ama her pazartesi bir okulumuzda bayrak törenine katılıyorum. Milli Eğitim Müdürü’nü çağırıyorum, Okul Aile Birliği Başkanı’nı çağırıyorum ve Belediye Başkanımızı da davet ediyorum. İnşallah her pazartesi gideceğiz. Bayrak törenlerinde çocuklara hem nasihat veriyoruz, hem sınıf ziyareti yapıyoruz ve İstiklal Marşı söylüyoruz çocuklarla. Daha sonra öğretmenler odasını ziyaret edip onlarla konuşuyoruz. Sıkıntılarını ve ricalarını dinliyoruz. Eğitim bizim olmazsa olmazımız, eğitimsiz bir ülkenin başarılı olması mümkün değil. Ve hep şunu ifade ediyorum gittiğim yerlerde, okullarda; “ İyi doktor olsun, iyi mühendis olsun, iyi kaymakam olsun, ama en önemlisi iyi insan olsun.” Diyorum. Yani insani değerleri bizim çocuklarımıza işlememiz lazım. Bir de dezavantajlı çocuklarımız var, aileleri parçalanmış çocuklarımız var. Boşanan ailelerde en fazla mağdur olan kadınlar ve çocuklar. Eğer fakirlik de varsa, ve anne evlendiyse bir başkasıyla çocuk sokakta veya teyze, dede gibi yakınlarının yanında kalıyor. Eğer biz bu çocukları sokaklarla baş başa bırakırsak Allah korusun sigaraya başlar, maddeye kadar uzanır. Ondan sonra para istemek için elinde bıçakla karşımıza çıkar. Geçen buraya geldim, dediler ki bir genç var, madde bağımlısı ve tedavi olmak istiyor.35 yaşlarında ve iki çocuğu var. Ben aldım çocuğu içeri konuştuk. Dedi ki; “ Kaymakam Bey ben aç yaşarım, kimseden ekmek isteyemem ama bu maddeye gereksinim duyduğum zaman, birinin boğazına yapışıyorum ve para istiyorum alıyorum diyor. Ben çocuğa Üsküdar’daki bir hastaneye gitmesi için hemen 750 lira muayene parası verdim. Aradım görüştüm oradaki yetkiliyle.3.500 TL para yatırılmasını istediler. 3 gün sonra da o parayı yatırdım. Ve tedavisini bitirmeden de oradan ayrılmış. Ben çok acıdım ve hakikaten çok agresif. Biz okullarımızda bu yüzden söylüyoruz, annesi babası boşanmış veya ölmüş çocuklarımıza mutlaka dokunun diye. Biz bu çocuklara sahip çıkmak zorundayız. Bu çocuklara sorumluluklarını da vermemiz lazım.

GÖLGE: Gebze’ye geldiğinizden beri, Gebze’de sorun anlamında tespit ettiğiniz neler var?

KAYMAKAM GÜLER: Doğrusu oturup tartıştığımız bir toplantı olmadı ama olacak. Ama ben her kamu ve kuruma gittiğimde kurumlardan sorun ve sıkıntıları öğreniyorum. Gebze’nin en önemli sorunu eğitim ve trafik. Gebze’deki trafik sorununu çözmemiz lazım, tabi tamamen çözmek mümkün değil de bazı tedbirlerle bu yükü hafifletmek mümkün. Öncelikle sürücülerin kurallara uyması lazım, yolların düzenlenmesi lazım. Hükümet Konağı’na vatandaş geldiğinde arabasını park edebileceği bir yer yok. Bana göre bu bina işlevini bitirmiş. Hükümet Konağı’nın taşınması yönünde bir çalışma yapmayı düşünüyorum. Ve bugün itibariyle 16 okulumuzda ikili eğitim var. İkili eğitimin kalkması lazım k hükümet politikasında da 2018-2019 eğitim yılında ikili eğitim yapılmayacak deniyor, şuan da bu okullarda sabah ortaokul öğlen ilkokul veya sabah ortaokul öğlen ilkokul gibi eğitim veriliyor. Bizim bu okulları mutlaka normal eğitime dönüştürmemiz lazım. Ve Milli Eğitim’in bana ifade ettiği gibi geçen sene ve bu sene okullara kayıt arasında  840 artış var. Yani bu bir okul demek. Dolayısıyla biz eğitim anlamında önce fiziki mekanları iyileştirmeliyiz, sonra buradaki eğitimin niteliğini arttırmamız lazım. Mesela bir kütüphane ihtiyacı var. Mevcut kütüphaneye geçen günlerde gittim ve bir apartmanın giriş katında düşünün iki daireyi birleştirmişler. Yeni kitapları koymaya yer yok. Bir talebimiz var bu konuda. Ve çalışmalara başladık. Bir de kütüphane mantığını değiştirmek istiyorum, akşam 17.oo’da kapanan kütüphane olmaz. Üsküdar’da bu saati 20.oo’a çıkartmıştık. Mesela öğrenci okuldan 15.oo’da çıkıyor. 2 saat çalışması yetmiyor.

GÖLGE: Gebze’de hiç alışık olunmayan bir kaymakamsınız. Gerek kurum ziyaretleriniz gerek okul ziyaretleriniz bakımından. Gebze’den önceki yerlerde de böyle miydiniz?

KAYMAKAM GÜLER: Ben çalışmayı ve mesleğimi çok severim. Mesleğimi severek yapıyorum. Çalışmak bana ağır gelmiyor. Gündüz dışarda ve içerde işlerim çok olursa evrak işlerimi akşama bırakıyorum. Bunun yanında şehit ailelerimizi de ziyarete gidiyorum. Yaklaşık 8-9 tane oldu. İhtiyaçlarını isteklerini dinledik.  Kaymakam’ın makamında değil de dışarıda, halkla bir arada olması gerektiğini düşündüğüm için böyleyim. Bazen esnaflara da uğruyorum.

GÖLGE: “Bir kaymakam nasıl olmalı?” sorusuna nasıl cevap verirsiniz? Kendinizi bunun neresine koyarsınız?

KAYMAKAM GÜLER: Bir kaymakam her şeyden önce insanı sevmeli. Çözüm ve insan odaklı olması lazım, işini çok sevmesi lazım. İnsanlara faydalı olmak için çaba sarf etmesi lazım, Geçen milli eğitim il müdürümüzle ve defterdarla kütüphane için görüşme yaptım. Şuanda 13 okulumuzun inşaatı devam ediyor. 11 tane yeni okul yapılacak. Huzurevi yapıldı ancak sorunlar var ve bunların giderilmesi için uğraşıyoruz. Amacımız bu bölgenin insanına hizmet etmek.

GÖLGE: Mesleğiniz valiliğe kadar gider mi?              

KAYMAKAM GÜLER: Vali olmak nasip olmadı. Ben bu işlerde kadere inanırım. Allah nasip ederse olur, etmezse olmaz. Ben görevimi yapıyorum. Ben vali olmak için değil işimi yapmak için çalışıyorum.

GÖLGE: Kaymakam Bey evde nasıl bir babadır, aile reisidir? Biraz da aile hayatınızdan bahseder misiniz?

KAYMAKAM GÜLER: Benim 3 tane kızım var. Biri eczacı biri diş hekimi diğeri de son sınıfta. Bazen mesaiye takılıp evden erken çıkınca veya eve geç gelince evden fırça yediğimiz oluyor beraber yemek yiyemediğimiz için. Ama çocuklarımla diyaloğum iyidir. Boş zamanlarımı hafta sonlarımı onlarla geçiririm. Çocuklarıma Üniversite okumalarında ve iyi insan olmalarında emek vermeye çalıştım. Gelecekleriyle ilgili hem maddi hem manevi anlamda emek vermeye çalışıyorum. Ailemi, çocuklarımı ve işimi çok seviyorum. Çanakkale’de bir sürü iş bendeydi. İş yükü altındaydım ama hiçbir zaman işimi aksatmadım. Haftada en az 4-5 toplantımız oluyordu. Dolayısıyla Evrakları geç saatlerde düzenliyordum.

GÖLGE: Evde mutfağa giriyor musunuz? Eşinize yardımcı oluyor musunuz?

KAYMAKAM GÜLER : Evet. 4 sene öğrencilik yaptım kendi evimde kendim kaldım. Her şeyi yapabilirim yemek konusunda. Eşim hasta olduğunda çorba yaparım yardımcı olurum. Hayatta herkes bence ev işleri konusunda her şeyi bilmek zorunda.

GÖLGE: Peki romantik misiniz?

KAYMAKAM GÜLER: Romantik de değilimdir kazak erkek de değilimdir. Çok fazla beceremem o işleri.

GÖLGE: Eşinizle nasıl tanıştınız?

KAYMAKAM GÜLER : Ben kaymakam olmadan önce, kaymakam vekilliği döneminde Sivas’a gitmiştim, orada 5 ay çalıştım. Daha sonrasında yazı geldi, oradan da Diyarbakır Çınar’a gittim. Oradaki kaymakamı vali yardımcısı yapmışlar. Oranın kaymakamıyla hafta sonları bir araya gelirdik, sohbet evlerine giderdik. Daha sonra o Erzurum’a gitti, ben de stajı bitirdim ve Güneysu’ya gittim.  Oraya gittiğimde Kaymakam Bey beni aradı, “burada senin istediğin vasıfta bir bayan öğretmen var.” Dedi. Gittim oraya, eşim orada öğretmen, aslen Fethiyeli ve Ankara İlahiyat mezunu. Tayini çıktığı zaman oradaki bir öğretmen, “Oranın kaymakamı benim arkadaşım, ben sana bir mektup yazayım, orada bir sıkıntı olursa gidersin yanında.” Demiş. O da almış mektubu gelmiş, burada ev tutmuşlar. Kömür konusunda bir sorun oluyordu, o konuda kaymakamlığa müracaat edilmesi gerekiyor. O da mektupla gelmiş kaymakamın yanına, kaymakam göründe aklına ben gelmişim. Orada karşılaştık. O şekilde tanışık bir araya geldik. Konuştuk 1-2 ay içerisinde karar verdik. Evliliğimiz Fethiye’de oldu mevsim şartlarından dolayı. Oradan Elazığ’a geldik.

GÖLGE: Biraz da Türkiye’den bahsedelim. Önümüzde bir 2019 seçimi var. O sisteme göre Türkiye’de yeni bir başlangıç olacak. Bir bürokrat olarak baktığınızda Ankara’yı nasıl görüyorsunuz?

KAYMAKAM GÜLER: Şimdi biraz geriden gelelim. Türkiye coğrafi konumu itibariyle çok sıkıntılı bir yerde. Türkiye bir sürü milleti, ırkı bir araya getirmiş, ve yüzyıllar boyu yaşatmış. Ben Bosna’ya gittim, Bir gün Cuma çıkışında ben İmam Hatip’le sohbet ederken, yanımdaki arkadaşlardan biri; “siz Türk müsünüz?” dedi. O da dedi ki;” hayır, ben Osmanlı’yım, ben Fatih’in torunuyum.” dedi. Kendi  milletini bir kenara itip, Devletini Osmanlı ve Fatih’in torunu olarak belirlemiş. Böyle bir coğrafyada, 1. Dünya Savaşı’nda yaşadığımız sıkıntılarda, bu bölge parçalanmış. İttifak devletleri bazı devletlerde bizi kavgaya tutuşturmuşlar. Ta ki bu devletler biraz toparlanınca, başka oyunlar kurmaya başlamışlar. Türkiye’nin 80’lerde yaşadığı sağ- sol hareketinde gençleri birbirlerine kırdırdılar. Ondan sonra Alevilik-Sünnilik çatışması çıkartmaya çalıştılar ama o çok tutmadı. Arkasından Kürtçülük hareketini çıkardılar. O maalesef memleketimizde hala bir yangın yeri. Türkiye’yi o yıllardan beri uğraştırıyorlar. Ondan sonra Gezi süreci başladı, oradan da bir yangın yakmaya çalıştılar. Arkasından maalesef, hiç birimizin düşünemeyeceği, kendi vatandaşımızın parasıyla alınan silahları bu memleketin evlatlarına çektiler, kurşun sıktılar. Masum insanlarımızı şehit ettiler. O gün herkes bir bütün oldu. Bizim bizden başka gidecek bir yerimiz yok. Suriyeli’ler geliyor, kucağımızı açıyoruz. Ama biz bir yere gidemeyiz. Dolayısıyla biz, beraber olmalıyız, kardeş kavgasına izin vermemeliyiz. Gücümüzü birleştirmeliyiz. Yeter ki vatan haini olmasın. Bu topraklar hepimizin. Küçük sıkıntıları göz ardı edip, büyük sıkıntıları görmezsek o zaman kaybederiz. Dolayısıyla ben kaymakamım, ben siyaset konusunda yorum yapamam. Yaparsam yanlış olur. Benim sadece vatan ve millet için, bir arada olmamız gerektiği için bunları ifade ediyorum.

GÖLGE: 15 Temmuz gecesi ne yaptınız, neredeydiniz?

KAYMAKAM GÜLER: Ben o sıra Üsküdar’da bayram dolayısıyla izin aldım; eşimin memleketi Fethiye’deydim. O gün Vali aradı;” buralarda bir şeyler olmuş senin haberin var mı, sen izinden döndün mü?” dedi. Henüz dönmediğimi söyledim. O da “Emniyet Müdürü beni arasın.” Dedi. Emniyet müdürüyle görüştüm, o da izinde, Belediye Başkanı da izinde, müftü de izinde. Emniyet Müdür Yardımcısı’yla görüşüp ne olduğunu sordum. O da dedi ki; “Beylerbeyi caddesine bir grup asker tankla gelmiş, polislerimizin silahlarını alıp köprüye çıkmışlar. Ben Kısıklı’ya gidiyorum.” Dedi. Vali Bey’i aradım ve durumu haber verdim. İşin doğrusu ben bir grup çapulcu ya da asker kıyafeti giymiş terörist zannettim. Ondan sonra bir sürü kişiyle görüşüp haber aldım. Buradaki arkadaşlarımızla irtibat kurduk. Saat 02.oo’ı geçiyordu. Müftü yardımcısını arayıp, camilerden sela ve ezan okutulmasını söyledim. O da Diyanet’ten de böyle bir şey geldiğini, ancak henüz duyurmadıklarını, mesaj çekeceklerini söyledi. Ben de mesajı falan bırakmalarını ,merkez camilerdeki imamları aramalarını söyledim. Sabah 06’ya uçak aldım. Gerektiği zaman arkadaşlara talimat verdim. 05’te Dalaman Havalimanı’na gittim ancak kapatılmıştı. Geri eve döndüm. Akşam eşimle, çocuklarımla birlikte yola çıktık.  Gece vardık Üsküdar’a. 15 Temmuz Köprüsü’nde 34 kişi şehit edildi. Oranın karakolunu ziyaret ettik. Şehit cenazelerini, hastaneleri ziyaret ettik. Ayın 17-18’inden itibaren 03’ten erken yattığım hiç olmadı. Kadıköy ve Üsküdar’a gidip geldik. Geceleri Kısıklı Meydanında demokrasi nöbet tuttuk.

GÖLGE: O gece Dalaman’a gittiğinizde; “Eyvah!” dediniz mi?

KAYMAKAM GÜLER: Yok, hiç demedim. Hatta ben Fethiye meydanındaydım, çok canım sıkıldı. Spiker kadının zorla konuştuğunu gördükten sonra herkesin sokağa çıkması gerektiğini düşündüm. Ama ben hiçbir  zaman darbenin başarılı olabileceğine inanmadım. Diğer endişemiz; “Cumhurbaşkanımız neredeydi, ne oldu?” Ama konuşma yapınca, işi kontrol altına almaya çalışınca biraz daha rahatladım. Hiç “eyvah darbe oldu! Ne yapacağız?” Diye düşünmedim.  Ama hiç aklımızdan geçmedi böyle bir girişim ve askeriyenin içinde bu kadar hain olacağı. Yıllarca Silahlı Kuvvetler’e sızmışlar.

GÖLGE: Emeklilikle alakalı düşünceniz nedir?

KAYMAKAM GÜLER: Ben çalışmayı seviyorum, emeklilikte de Fethiye’de zamanımın bir kısmını geçirmeyi düşünüyorum, orada toprak bereketli. Zamanımın bir kısmını da İstanbul’da geçirmeyi düşünüyorum. Şuanda aynı zamanda ticari şirketlerde de görevlerim var. Fakat ticaret yapmak için bir hedefim, gayretim yok. Biraz da kendime vakit ayırırım, bağ bahçe ile ilgilenirim.

GÖLGE: Sporla aranız nasıldır?

KAYMAKAM GÜLER: Sporu severim. Az çok yüzme, tüplü dalma, kayak vb. spor dallarıyla da uğraştım. Hepsini az çok bilirim ama iddialı değilim.

GÖLGE: Müzikle ?

KAYMAKAM GÜLER: Müziği de severim ama herhangi bir enstürman çalamam. Sanat ve halk müziği severim. Yeni nesillere kendi musikimizi severek öğretmemiz lazım. İnsan ruhuna hitap etmeyen, ömrü 3-5 ay müzikler de var. Müzik kalıcı olmalı. Müzik konusunda bazen gençlerle çatışıyoruz.

GÖLGE: Dergimiz aracılığıyla Gebze’deki vatandaşlarımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mıdır?

KAYMAKAM GÜLER: Büyük bir metropol ilin dibinde olan, bir tarafı İstanbul, bir tarafı Kocaeli olan bir sanayi merkezi. Sanayi ve istihdam açısından çok büyümüş, belki biraz plansız büyümüş, farklı kültür ve geleneklere sahip insanlarımızın olduğu bir ilçemiz. Biz kültür çatışması olmadan yaşamalı ve birbirimizi . sevmemiz lazım. Belediyelerimizin bu şehri yaşanabilir bir şehir haline getirmesi lazım. Bütün hizmetlerle vatandaşımızın temel ihtiyaçlarını kolay bir şekilde yerine getirmemiz lazım. Bizlere ve belediyelere çok iş düştüğünü düşünüyorum. Ve çocuklarımızı sokaklardan kurtarmamız lazım. İnsanların haklarını çok iyi kullanması lazım. Toplumun önde giden insanları bu işi başarması lazım. Ve bizim kurtuluşumuz bence öğretmenler ve iyi din adamları. Topluma örnek iyi örnek olacak insanlara ihtiyacımız var. Sadece yol ve park yaparak yaşam kalitemizi ve refahımızı yükseltmemiz mümkün değil. Çocuklarımıza sahip olmamız ve ebeveynleri iyi eğitmemiz lazım. Meslek liselerini yeniden düzenlememiz lazım çünkü eğitim konusunda bu okullarımız yetersiz. Bence bu öğrencilerimizi ortaokuldan yönlendirmeye başlamalıyız. Birlik beraberliğimizi güçlendirmemiz lazım. Ailelere engelli maaşı veriyoruz, yetimlere yetim maaşı veriyoruz, yaşlılara, asker ailelerine yardım ediyoruz. Devlet bu anlamda görevlerini yerine getiriyor.