7 KITAYA HÜKMEDEN OSMANININ İZLERİ HIZLA SİLİNİYOR

1 Haziran 2021 Saat: 11:55
Mehmet ÇİÇEK

BU MAKALEMDE OSMANLININ İZ BIRAKAN İNSANLIK DERSİ VEREN VEFASIZLIKLA SONUÇLANAN ÜÇ AYRI HUSUSTAN BAHSETMEK İSTİYORUM.

 

1-SUDİ ARABİSTAN DA YIKILAN ECYAD KALESİ

2-HİCAZ DEMİR YOLLARI

3-GAZZE VE HASAN ONBAŞI

Osmanlının idaresi ve kontrolünde olan bir çok İslam ülkelerinde Osmanlının kalelerine yapıt eserlerine adeta tahammül edilmemektedir başta Sudi Arabistan olmak üzere birçok İslam beldesinde Osmanlı eserleri yok ettiler Sudi Arabistan’da daha 2000 li yıllarına kadar dimdik ayakta duran ECYAD kalesi NECDET SEZERİN CUMHUR BAŞKANLIĞI ve BÜLENT ECEVİTİN başbakanlığı döneminde yıkıldı ne yazık ki ülkemizin o dönemki siyasileri idarecileri bu kaleye sahip çıkmadılar şimdi bu kalenin yerinde gökdelenler görüyoruz

 ECYAD KALESİ

Birinci Cihan Harbi öncesi İngilizler Ortadoğu ülkelerini çıkarlarına göre şekillendirirken, Osmanlı Devleti de nasibini almıştı. Balkanlarda birçok toprak kaybeden Osmanlı artık şimdiki Arabistan topraklarını elde tutmaya çalışıyordu. O bölgeyi elinde tutabilmek için daha çok Hilafet gücünü kullanıyordu. Aslında o topraklar Osmanlı’nın en çok güvendiği yerlerdi. Fakat işler hiçte öyle gitmedi. Peki bunun Ecyad Kalesi ile ne ilgisi var?

    İngilizler kendisinden başka güçlü bir devlet istemediğinden ötürü milletleri ona göre şekillendiriyordu. Birçok ülkede ajan bulundurup o coğrafyaları yakından takip ediyordu. Arkeoloji uzmanlarını arkeolojik kazılar için Dünya’nın dört bir yanına yolluyordu fakat amacı sadece bu değildi. Arkeologlarının çoğu Kraliyet Gizli Servisi’ne çalışıyordu. Arkeolojik kazıları ise ülkelere girişlerinin ve orada bulunmalarının meşru gerekçesini oluşturuyordu.

Coğrafyaları ve milletlerin durumlarını çok iyi bilen İngilizler bunu Araplara karşı da kullandı. Bağımsız bir Arabistan vaat edildi ve Araplar bu vaade olumlu karşılık verdiler ve Osmanlı’ya karşı ayaklandılar.

 Osmanlı Devleti de 1781’de çok değer verdiği Mekke’ye Ecyad Kalesi’ni yaptırmıştı. Ecyad Kalesi, Kabe’yi korumak için yapılmıştı ve ayrıca aynı kale 1. Dünya Savaşı’nda Mekke Topraklarını korumak amacıyla Türk Garnizonu olarak kullanılmıştı. Bu ecdat yadigarı olan ECYAD kalesi 2002 yılında Prens Abdülâziz tarafından yıkılarak yerine otel yaptırmıştır

Geldiğimiz bu noktada bu kaleyi yıkıp yerine otel yaptıran Prens Abdülâziz yine kendi soydaşları tarafından makam savaşı nedeniyle öldürülmüştür ancak Abdülâziz’ şimdi Ecyad Kalesi’nde şehit olan askerlerimizin ruhlarını sızlattığının da bir nevi bedelini ödemiştir.

 

O yılları yakından takip edenler bilirler kale daha yıkılmadan kısa bir süre önce Arabistan tarafından kalenin korunmasına karar verildiği” yönünde bir açıklama yapmışlar dı  bu açıklama üzerine  Türkiye den de Arabistan’a  teşekkür mesajları gönderilmişti bu açıklamadan sonra ise bu tarihi kalenin yıkılmasına ülkemizden çok basit ve cılız tepki açıklamalarına karşılık yine Arabistan tarafından yapılan bir açıklamayla Türkiye’ye “Tarihten söz edebilecek son ülke Türkiye’dir ve önce Ermeni meselesini halletmesi gerekir” diyerek son terbiyesizliğini yapmıştı.

OSMANLININ YAPTIRDIĞI TREN İSTASYONU

 OSMANLININ TİREN İSTASYONU HALEN DİMDİK AYAKTA TREN SEFERLERİNİN BAŞLAYACAĞI GÜNÜ BEKLİYOR

Osmanlı’nın Hac yolculuğunu kısaltmak için yaptırdığı Hicaz Demiryolu’nun en önemli halkası olan, şimdi müze olarak hizmet veren Medine Tren İstasyonu'nu

Sultan Abdülhamit’in rüyası olan Hicaz Demiryolunun yapımına 20. yüzyılda başlandı.Hac yolculuğu kısalmış ve daha konforlu hale gelmişti üstelik mekanı cennet olsun Sultan Abdülhamit hicaz demir yollarını yaparken Medine Tren İstasyonu’na birkaç kilometre kala lokomotifin gürültüsüyle Hazreti Muhammed'in kabrinde  ruhaniyeti rahatsız olmasın diye raylara keçe döşenmişti. Aynı zamanda istasyona inen yolcuların da namaz kılması ve dinlenmesi düşünülerek istasyonun hemen yanı başında cennetmekan Sultan Abdülhamit Han'ın adını taşıyan Hamidiye Camii yaptırılmıştı.

O dönem tüm engellemelere rağmen yaklaşık 6 bin kilometrelik raylar Müslüman toplumların da maddi katkısıyla birkaç yılda döşendi. Hac farizasını yerine getirmek için  İstanbul’dan başlayan ve yaklaşık 2 ay süren zorlu bir Hac yolculuğu hicaz demiryolları 3-4 güne düşürmüştü hem de bu yolculuk daha konforlu hale gedmişti. Aslında plan Raylar Mekke’ye kadar uzanacaktı ancak ilk etap yani Medine’ye kadar olan kısım tamamlandı.

Şimdi olduğu gibi o dönemde de ne yazık ki Osmanlının yıkılması için iç ve dış mihraklar Sultan Abdülhamit’in tahttan indirilmesine sebep olmuşlardır bu hain ellerin planı tutmuş hicaz demir yolu  projesi önce kesintiye uğramış. Ardından da Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle raylar sökülerek İstanbul ile kurulan tren seferleri kesilmiştir..

2007 yılında cumhur başkanımız Recep Taib Erdoğan’ın girişimleriyle TCDD HİCAZ DEMİRYOLLARININ YENİDEN CANLANDIRMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI İstanbul-Medine arasında hicaz demiryolunu yeniden canlandırılması Türkiye , Suriye, Ürdün, ve  Sudi Arabistan görüş birliğine varmışlardı. Türkiye kendi topraklarında kalan İstanbul-Konya hattını tamamladı. Konya-Karaman, Karaman-Ulukışla, Adana-Osmaniye-Gaziantep arasındaki çalışmalar halen sürmektedir

Bu arada Sudi Arabistan’ da Kuzey-Güney demiryolu tamamlanarak kullanıma açılmıştır Riyad-Cidde ve Dammem- Jubail arasındaki Suudi Kara Köprüsü ile Mekke-Cidde-Medine arasındaki Haremeyn Yüksek Hızlı Demiryolu projelerinin yapımı hala devam etmektedir 2023’ de tamamen bitirilmesi ve Türkiye’nin kutsal topraklara yeniden demiryolu ile bağlanması ön görülmektedir

KUDÜS'TE KALAN SON OSMANLI ASKERİ ONBAŞI HASAN

Osmanlı’nın yıkılışından sonra Kudüs’teki nöbetini bırakmayan son Osmanlı askerinin fotoğrafı Filistin’deki bir müzede bulundu. Onbaşı Hasan Osmanlı Devleti'nin yıkılmasına rağmen Kudüs'ü terk etmeyerek 1982 yılındaki ölümüne kadar Mescid-i Aksa'daki nöbetini sürdüren Osmanlı askeri Iğdırlı Onbaşı Hasan'a ait bir fotoğrafı Filistin'deki özel bir müzede ortaya çıktı.

 Kudüs'teki son Osmanlı askerinin fotoğrafı Filistin'de bir müzede çıktı

Şeyh Sabri Onbaşı Hasan'ı tanıdı

Onbaşı Hasan'la tanışan Kudüs Yüksek İslami Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri de, fotoğrafın son Osmanlı askerine ait olduğunu teyit etti. Zeytin Dağı'ndaki evinde fotoğrafın dijital bir kopyasını inceleyen 80 yaşındaki Şeyh Sabri, fotoğraftaki kişinin 1917'den vefat ettiği tarih olan 1982'ye kadar Kudüs'te kalan son Osmanlı askeri Onbaşı Hasan olduğunu belirtti.  Onbaşı Hasan'ın Kudüs ve Mescid-i Aksa için "sadakat, mesuliyet, aidiyet ve adanmışlık" sembolü olduğunu belirten Şeyh Sabri şunları söyledi:

Birinci Dünya savaşında olanlardan dolayı Mescid-i Aksa'nın mahzun olduğu günlerdi. Osmanlı yıkılmış ve Kudüs işgale uğramıştı. Onbaşı Hasan sabah namazında Aksa'ya gelir yatsı namazına kadar burada kalır, buranın nöbetini tutmaya devem ederdi.

Şeyh Sabri, 1982 yılında hayatını kaybeden şehirdeki bu son Osmanlı askerinin nereye defnedildiğini ise bilmediğini söyledi.

Bizim için şeref verici

Onbaşı Hasan'ın fotoğrafının bulunduğu müzenin sahibi Bessam Bedran, 1972'den bu yana Filistin'e dair topladığı tüm tarihi eserleri, kendisine ait El-Mintar isimli müzede sergilediğini söyledi.

Bedran, "Bir Türk olarak Mescid-i Aksa'yı korumuş olan birinin fotoğrafının bu müzede yer alması bizim için şeref ve onur verici. Her şeyden çok onun fotoğrafının burada olması bizim için çok anlamlı" diye konuştu.

Kudüs'ü terk etmeyerek vefatına kadar bu kutsal şehri beklemeye devam eden Onbaşı Hasan'ın hikayesini bu müzeyi ziyarete gelen tüm öğrencilere anlattığını belirten Bedran, "Mescid-i Aksa'yı koruyan herkesle olduğu gibi onunla da gurur duyuyoruz, şeref buluyoruz. Tüm Filistinlilerin Mescid-i Aksa'yı koruyanlarla şeref duyması lazım." dedi.

 

İlhan Bardakçı tanıttı

Türk kamuoyu Mescid-i Aksa'daki son Osmanlı askeri Onbaşı Hasan'ın ismini ilk olarak gazeteci İlhan Bardakçı'dan duymuştu.

 

Bir heyetle 1972 yılında Kudüs'e düzenlediği ziyaret esnasında Mescid-i Aksa'da rastlayan Bardakçı, karşılaşmalarını şöyle anlatmıştı:

(Mescid-i Aksa'da ) Avlunun kenarında biri dikkatimi çekti. Doksan yaşlarında bir adam. Üzerinde kendinden daha yaşlı bir asker üniforması; her yanı yama içinde, hatta bazı yamaların bile tekrar yamanmış olduğu bir elbise... Asırlık ağaçların gövdesindeki halkalar misali yamaları yaşını göstermeye çalışıyordu sanki. Orada ayakta bekliyordu, sırtına zorla yapıştırılmış gibi duran hafif kamburu da olmasa dimdik duracaktı. İki metreye yakın boyu ile yaşlıydı ama bir o kadar da vakur. Şaşırmıştım. 'Acaba bu adam bu sıcakta güneş altında neden dikilip duruyor' dedim içimden. Bizi gezdiren rehbere sordum; 'Ben kendimi bildim bileli her gün buraya gelir. Akşama kadar bekler. Ne kimseyi dinler, ne de kimseyle konuşur' dedi.

Bir ben, koca Kudüs'te bir Onbaşı Hasan

Bunun ardından Bardakçı, Onbaşı Hasan'ın yanına yaklaşıp hikâyesini dinlediğinde gözyaşlarına boğulur.Onbaşı Hasan ise hikayesini Bardakçı'ya şu sözlerle aktarmıştı:

Ben, Osmanlı Ordusu, 20. Kolordu, 36.Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Onbaşı Hasan'ım. Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan'ım. Bizim bölük Cihan Harbi'nde Kanal Cephesi'nden İngiliz'e saldırdı. Cânım ordu Kanal'da yenildi. Artık geri çekilmek elzem idi. Ecdat yadigârı topraklar bir bir elden gidiyordu.

İngiliz, sonra Kudüs'e dayandı, şehri işgal etti. Biz de Kudüs'te artçı bölük olarak bırakıldık. Bizim artçı bölük 53 neferdi. Mütarekeden (Mondros Ateşkesi) sonra ordunun terhis edildiği haberi geldi. Başımızda kolağamız (yüzbaşı) vardı. 'Aslanlarım, devletimiz müşkül vaziyettedir. Şanlı ordumuzu terhis ediyorlar, beni İstanbul'a çağırıyorlar. Gitmem gerek, gitmezsem mütareke emrini çiğnemiş, emre itaatsizlik etmiş olurum. İçinizden isteyen memleketine avdet edebilir, ama beni dinlerseniz sizden tek isteğim var: Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri'nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk 'Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim halimiz nice olur' demesin. Fahri Kâinat Efendimiz'in ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gavura bayramdır. Siz, İslam'ın şerefini, Osmanlı'nın şanını ayaklar altına aldırmayın' dedi. Bölüğümüz Kudüs'te kaldı. Sonra upuzun yıllar bir anda bitiverdi. Bölükteki kardeşler teker teker Cenab-ı Hakk'ın rahmetine kavuştu. Düşman değil de yıllar biçti geçti bizi. Bir ben kaldım buralarda. Bir ben, koca Kudüs'te bir Onbaşı Hasan.

Bardakçı, Onbaşı Hasan'ın vefat haberini şu sözlerle duyurmuştu:

1982'de bir gün ajansa geldiğimde bir telgrafım olduğunu söylediler. (Kudüs'teki) Rehberden gelen bir tek cümle yazılıydı: Mescid-i Aksa'yı bekleyen son Osmanlı askeri bugün öldü.

Şimdi ise İHH İnsani Yardım Vakfı da 2017'de Gazze'de inşa ettiği bir camiye Onbaşı Hasan'ın ismini vermiştir.

Zeytin Dağı'ndaki evinde AA muhabirine konuşan 80 yaşındaki Şeyh Sabri, "Onbaşı Hasan'ın kalbi Mescid-i Aksa ile atıyordu. 1982'deki vefatına kadar sabah mescide ilk giren o olur, yatsı namazından sonra da yine mescitten en son o ayrılırdı." dedi. Şeyh Sabri, şehirdeki bu son Osmanlı askerinin her gün Harem-i Şerif'in kuzeyinden Kubbetu's Sahra'ya doğru çıkan merdivenlerin başına gelerek sabahtan akşama kadar buradan ayrılmadığını, adeta nöbet tutarcasına aynı noktada beklediğini anlattı.

Iğdırlı Onbaşı Hasan'ın cemaatle konuştuğuna pek tanık olmadığını dile getiren Şeyh Sabri, bunun sebebinin muhtemelen Arapçayı çok iyi bilmemesi olduğunu söyledi.

"Vefatına kadar Mescid-i Aksa'daki nöbetine devam etti":

"Kimseyle pek muhatap olmak istemeyen kendi halinde bir görünümü vardı. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşını kaybetmesinden ve akabinde Kudüs'ün başına gelenlerden büyük bir üzüntü duyduğu her halinden anlaşılıyordu. Son derece mütevazı, hatta yamalı bir kıyafet giyerdi."Şeyh Sabri, 1982'de hayatını kaybeden Onbaşı Hasan'ın kabrinin nerede olduğunu ise bilmediğini söyledi.

 Osmanlı askerleri Kudüs'ün bir parçasıydı

Eski Mescid-i Aksa Vakfı Müdürü ve Osmanlı dönemi Kudüs tarihi uzmanı Şeyh Nacih Bukeyrat da "Osmanlı askerleri, Kudüs'ü inançlarının bir parçası, kendilerini de Kudüs'ün bir parçası olarak görüyorlardı." dedi.

Osmanlı askerlerinin Kudüs'te 400 yıl kaldıklarını hatırlatan Bukeyrat, şunları söyledi:

"Kudüs'ün İslami kimliğini gayet iyi biliyorlardı ve bu şehre âşıktılar. Kutsal topraklara karşı mesuliyetlerinin de çok iyi farkındaydılar. Yafa'dan Kudüs'e uzanan yoldan tutunuz da su kanallarına kadar nice büyük hizmetlerde bulundular. Yine aynı şekilde Osmanlı ordusu Kudüs'ün etrafına güçlü surlar ve kaleler inşa etti. Bu surların inşası esnasında bin kadar Osmanlı askerinin hayatını kaybettiği biliniyor."

Osmanlı askerlerinin sadece savaşçı değil, aynı zamanda bir medeniyetin inşasına katkıda bulunan birer mümin olduklarını vurgulayan Bukeyrat, "Askerler Kudüs'te bir medeniyet inşa ettiklerini hissediyorlardı." şeklinde konuştu. “Onbaşı Hasan'ın hatırası Osmanlı askerlerinin Kudüs'ün bir parçası olduğuna şahitlik ediyor." diyen Bukeyrat, "Bugün bu asker hayatta olmasa bile genelde Filistin'in, özelde de Mescid-i Aksa'nın her yerinde bulunan ve Osmanlı askerlerinin katkısıyla inşa edilen sayısız eser, bu şahitliği devam ettiriyor." ifadelerini kullandı.

Bu bölümde  ele aldığımız üç konuya yer verdim ancak  buna benzer bir çok ülkede binlerce Osmanlının imzasını taşıyan hatıralarımız var bir çok hatıralarımıza saygısızca muamele edilmiştir 2000 binli yıllardan sonra ise Osmanlı eserlerine yapıtlarına hatıralarına ecdat diyerek sahip çıkan Ak parti yönetimi ülke idaresine gelmiş şimdi ise ecdat sevdalısı iki siyasi parti CUMHUR İTİFAKI olarak güç birliği yaparak tek ses tek vücut olmuşlardır bu nedenle de dünyanın neresinde olursa olsun Osmanlı eserine Osmanlının soyunu devam eden Türk olan soydaşlarımıza sahip çıkarak yardım eli uzatmaktadırlar  tıpkı Filistin de olduğu gibi 

Ülkemize sırtlan gibi diş gösteren ülkelerle iş birliği içinde olan terör örgütleri ve onların adeta TÜRKİYE temsilcisi gibi duran siyasi partiler ise bu ittifakı yıkmak için büyük çaba içerisindedirler binlerce tuzak ve taktik kuran yel kayadan ne götürür misali başarılı olamamaktadırlar bu nedenle de mantar üretir gibi tuzak üretmekte tahrik politikası gütmektedirler

Bir zamanlar aynı çatı altında olanlar aynı duygu düşünceleri savunanlar şimdi ise bu saydığımız guruplarla kol kola gezerek ülke yönetiminde söz sahibi olmak istiyorlar Şimdi sormak lazım o gün Allah, kitap, vatan, bayrak diyordunuz şimdi de aynı şeylerimi savunacaksınız savunacağız derseniz ne kadar inandırıcı olur artık her şey öyle alanı ve aşikar kı hiç kimse hal ve hareketleri ile  konuşmaları ile ülke karşıtı terör örgütü savunucu düşünceye hangi plana  angaje olduğunu gizlemiyor açık açık beyan etmektedirler

Şehitlerimizin ruhu şad olsun onlar şunu düşündüler ya Albayrak altında şereflice yaşarız yada şereflice ölür bu vatan topraklarında yatarız, O kadar kolay değil vatanı bölmek o kadar zor değil vatan uğruna ölmek ve diyor ki şehidimiz Vatan sağlığa benzer, değeri, kaybedilince anlaşılır. Biz ezanla geldik salayla gideriz bu vatan uğruna da kanımızı feda ederiz daha binlerce vatan uğruna şehit olanların nameleri mevcutken ve gün geçtikçe de şehit haberleri gelirken PKK sizi tükürüğüyle boğar diyenlerle haçlılar sizin namusuna ilişmez deyip yalan söyleyen İsrail destekçileriyle ülkemizi yollarıyla yapmış olduğu eser ve hizmetleriyle savunma sanayisiyle hava sahasıyla dünya sıralamasının en üstlerine çıkartan cumhur başkanımızı zalim hain Türk ve Müslüman düşmanı çocuk katili İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahuya benzeten bir siyası parti düşüncelerimi bu ülkeyi yönetecek yazımı ulu önder Mustafa kemal Atatürk’ün şu sözüyle bitirmek istiyorum 

Vatan sevgisi; ruhları, kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır. Mustafa Kemal Atatürk

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları