YANLIŞ BESLENME PSİKOLOJİYİ BOZUYOR !

21 Haziran 2025 Saat: 15:30
YANLIŞ BESLENME PSİKOLOJİYİ BOZUYOR !
Uzman Klinik Psikolog Kaan Üçyıldız konu hakkında önemli bilgiler verdi.

Beslenme alışkanlıklarımız, sadece bedenimizi değil; düşüncelerimizi, duygularımızı ve hatta kişilik yapımızı şekillendiriyor.Günümüzde psikolojik sorunların artış gösterdiği bir dönemde, bireyin ruh sağlığı ile yaşam biçimini bir bütün olarak ele alınıyor. Bu bütünün önemli parçalarından biri de hiç kuşkusuz beslenme alışkanlıkları. Sıklıkla göz ardı edilen bu unsur, aslında kişinin psikolojik iyi oluş halinin temel belirleyicilerinden biri.

Beslenmenin Psikolojik İşleyiş Üzerindeki Rolü

Psikoloji bilimi, bireyin davranışlarını, düşünce süreçlerini ve duygularını inceleyen bir alandır. Bu alan içinde özellikle “bilişsel işlevler”, “duygudurum”, “motivasyon” ve “özdenetim” gibi kavramlar, bireyin yaşam kalitesini belirleyen temel faktörlerdendir. Yanlış beslenme, bu alanlarda gözle görülür bozulmalara yol açabilir:

• Duygudurum dalgalanmaları: Düzensiz yemek saatleri, aşırı şeker tüketimi ya da kısıtlayıcı diyetler, bireyin ruh halinde ani değişimlere yol açar. Kimi zaman “duygusal yeme” dediğimiz davranış biçimi, bastırılmış duyguların ifadesi olarak ortaya çıkar.

• Bilişsel çöküş ve dikkat dağınıklığı: Gerekli besin ögeleri alınmadığında zihinsel odaklanma, karar verme ve hatırlama gibi işlevlerde zayıflama görülür. Özellikle çocuklar ve ergenlerde bu durum, akademik başarısızlık ve özgüven problemleriyle birlikte ilerler.

• Davranışsal bozukluklar: Dengesiz beslenen bireylerde ani öfke patlamaları, tahammülsüzlük, dürtü kontrolünde zayıflık gibi davranışsal sorunlar daha sık görülür.

Beslenmenin Kimlik ve Benlik Üzerindeki Etkisi

Psikoloji, insanın yalnızca “an”da ne hissettiğiyle değil, kendisini nasıl tanımladığıyla da ilgilenir. Bu noktada yeme davranışları, bireyin kimlik geliştirme sürecinde önemli rol oynar. Örneğin:

• Yeme bozuklukları (anoreksiya, bulimia, tıkınırcasına yeme bozukluğu), yalnızca fiziksel sağlık sorunu değil, aynı zamanda benlik algısının bozulduğu psikolojik rahatsızlıklardır.

• Sürekli diyet yapma, kilo takıntısı ya da ideal beden algısı gibi sosyal baskılar, bireyin kendine yabancılaşmasına neden olabilir.

• Kimi bireylerde “kontrol duygusu” yalnızca yeme düzeni üzerinde kurulur. Bu da başka alanlarda yaşanan kontrolsüzlüğün telafi edilme çabasıdır ve psikoterapide sıkça rastlanan bir durumdur.

Duygularla Yeme Davranışları Arasındaki İnce Çizgi

Psikolojide sıklıkla karşılaşılan bir diğer olgu da duygusal yemedir. Kişi aç olmadığı halde yemek yiyorsa, burada duygularını yönetemediği için yeme davranışını bir savunma mekanizması olarak kullanıyor olabilir. Stres, kaygı, yalnızlık ya da boşluk duyguları yemekle “bastırılmaya” çalışılır. Bu kısa vadede rahatlatıcı olsa da, uzun vadede suçluluk hissi, beden algısı bozulması ve düşük benlik saygısı gibi ciddi sonuçlara neden olabilir.

Modern çağ, hızlı tüketime dayalı yaşam biçimiyle bireyleri “haz odaklı” ama “doyumsuz” hale getirdi. Yeme eylemi, paylaşımın, topluluk olmanın ve kültürün bir parçasıyken; günümüzde yalnızlaşmanın ve bastırılmış duyguların aracı haline geldi. Bu da bireyde yabancılaşmayı, yalnızlığı ve anlam yitimini artırarak psikolojik sorunların zeminini hazırlar.

Uzman Klinik Psikolog Kaan Üçyıldız,''Beslenme, yalnızca fiziksel değil; psikolojik bir eylemdir. Ne yediğimiz, nasıl yediğimiz, neden yediğimiz soruları, ruh sağlığımız hakkında derin ipuçları taşır. Yanlış beslenme, yalnızca mideyi değil, ruhu da rahatsız eder. Bu nedenle sağlıklı beslenme, sadece bir diyet programı değil; aynı zamanda zihinsel dengeyi, duygusal istikrarı ve psikolojik bütünlüğü destekleyen bir yaşam biçimi olmalıdır.''dedi.

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız