Doğa intikamını alıyor...

16 Eylül 2023 Saat: 22:45
Gül AKDEMİR

Bizler; 'yapay zeka', 'ekonomi' , enflasyon', 'siyaset' ve 'mülteciler'le kafa yorarken, farkında olmadığımız bir tehlike ile karşı karşıyayız. Bizi bekleyen tehlike; maalesef sadece ülkemiz için değil, küresel bir tehlike. Ve bütün dünyayı ilgilendiren bir gerçek.
Kutupları bir kenara bırakalım...
Güneş ve yağmur yüzü görmeyen, buzdan ve kardan öte bir yaşamın hüküm sürmediği buzullar dışında, geri kalan kıtalar doğanın intikamıyla karşıkarşıyalar.
Bu tehlike 'Kuraklıktan' başka bir şey değil....
Geçtiğimiz hafta Libya'da meydana gelen deprem ve arkasından cereyan eden sel baskınları nedeniyle hayatını kaybeden binlerce insanın fotoğrafı, 'su vardı, sel oldu' şeklinde sizleri yanıltmasın. Dünyanın hemen her ülkesinde hoyratça kullanılan doğa , atmosferi sinir krizlerine sokan dünyadan yayılan hava pisliği, iklimlerin de dengesini değiştirdiği gibi karanlık geleceğin kapılarını da açmış oluyor.
Doğa kızmaya görsün.
Doğa intikam yemini etmeye görsün.
Doğa verdiği nimetleri tepeleyen insanoğlundan feci intikam alıyor.
Dengenin bozulması, beraberinde felaketler ve olmadık yaşam biçimini önümüze sürüyor.
Orada, ya da burada...
Kaninatın her hangi bir kara yüzünde ve ülkemizde, selin sebebinin ''yoğun yağmur'' diye dğerlendirmekte yanlış. Çünkü insanlar yaşadıkları kente saygı duymadıkları gibi, yerel yöneticiler de görev bilinci içinde değiller.
Şu bir gerçek ki; bir bölgede, bir kentte sel baskınları artıyorsa , sebebi öncelikle yetersiz altyapıdır.
İstanbul buna örnek.
Her yağışta, bastıran her fırtınada şehirin zarar görmesi, yıllardır üst üste binmiş olan ve köklü çözüme kavuşturulamayan altyapıdır. Seller, sular aktığında gidecek yol bulamıyorsa gideceği yer şehrin caddesi, yolu, vatandaşın iş yeri ve evi olabiliyor.
İstanbul'da her yağmur dönemi yaşıyoruz bunu. Gebze'de de yaşadığımız dönemler oldu. Hükümet Caddesi'ni yararak akan yağmur sularının ne denli zararla neticelendiğini yaşamadık mı?
Ya kuraklık...
Harran veya Mamik Ovası'na gitmemize gerek yok.
Doğu ve Güneydoğu'ya da uzanmayın. Yine bölgemizden örnek; Bakın Yuvacık Barajı ne durumda. İstanbul'da Terkos Gölü hangi aşamada.
Ya barajlar?
Barajlar son yıllarda doluluk oranlarının çok çok altında. Buna Atatürk Barajı'da dahil. Yağmurlar 'dengesiz ve zamanı belirsiz' gelince ister istemez kuraklık çanlarını da çalıyor. Hiç bir şey eskisi gibi değil, okullarda öğrendiğimiz 4 mevsimden eser yok artık.
Ne sonbahar, ne ilkbahar, ne yaz, ne kış tam zamanında başlayıp bitiyor. Mevsimler biribirine girdiği için seller, kuraklık aldı başını gidiyor.
Biz insanlar doğanın kurallarına uymayıp, onların dengelerini bozduğumuz için , doğa intikamını alıyor.

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları