Ülkemizde bir meslek vardır ki, her mesleğin gelişmesinin aksine bu mesleğin hiç gelişmemesi beni bir hayli üzmüştür. O mesleğin adı da dedektifliktir. Bizim aksimize Avrupa’da çok yaygın bir iştir. Hani kendi aralarında “Hey dostum, burası benim bölgem, giremezsin çekil buradan!” derler ya, inanın çok hoşuma gitmektedir. Hele ki iki dedektifin ortak olup, suçlularla mücadeleye girişmeleri şahanedir.
Dedektifin ortağı da vardır, bilirsiniz K9 köpeğidir. Dedektife “İşte yeni ortağın” denilerek verilir. Biz de olsa kimse bu ortağa mutlu olmazdı. “Herkes ortak ile şirket kurar, ben bu ortakla ne yapacağım” diye söylenirdik. Hırlı mıdır hırsız mıdır belli değildir. Ortak dediğin aynı evde yaşamak zorunda olacağın anlamına gelmez ama bu ortağı evinde yatıracaksın ve bakımını üstleneceksin.
Eve getirdiğinizde eşinize, “Tanıştırayım, yeni ortağım Reks” dediğinizde alacağınız tepki, “Boyun posun devrilsin e mi! Ellerin kocaları eve elinde çiçeklerle, hediyelerle gelirken; sen koluna köpek takıp bana mı getiriyorsun” şekline olabilir. Bu durum karşısında köpeğin de durumu zor tabi. Farklı bir atmosfer, karı koca kavgasına sebep olmak onunda pek hoşuna gitmez.
Reks aslında çok yararlı bir ortaktır. Uyuşturucu gibi operasyonlarda çok fayda sağlar. Ancak Reks’i doyurmak öyle kolay değildir. Özel mamalarla beslenmek zorundadır. Artan yemekleri önüne atarak işimi görürüm derseniz, tenezzül etmez ve aç kalır. Bir deri bir kemik kalan Reks, artık işe çıkamaz hale gelir.
Filmlerde Reks ortağının hayatını kurtarır. Gerekirse kurşunların önüne atlar, korkusuzca. Reks suçlularla mücadelede gözü kara olduğunu hep gösterir. Kurşunlara gelen Reks hastaneye götürülür ve en iyi doktorlara emanet edilir. Biz de olsa bu durumla karşılaşılsa, Reks’i en yakın devlet hastanesine götürmekten ileri gidilmez. Hayatını kaybeden Reks’in yerine hemen başka bir köpek verilir ve bu duruma gamsızca yaklaşılır.
Bu gibi ayrıntılar göz önüne getirdiğimizde, bu coğrafya da bu mesleğin gelişmemesi çok doğaldır.