HEP BERABER SÖYLÜYORUZ!

19 Mart 2024 Saat: 14:54
Göksel ERKILIÇ

İngilizce, kendi dilimizden sonra öğrenilmesi gereken ikinci dildir… İş hayatımızda bize çok katkılarının olacağını, daha ilkokulda beyinlerimize öğretmenlerimiz tarafından kazınır… O yüzden öğrenci İngilizce dilini çok sevmektedir… Neden mi? Her hangi bir okulun bahçesinde durunuz… Derslerin başladığı zaman tabi ki… O gün herhangi bir sınıfta İngilizce dersinin olup olmadığını kısa zamanda anlarsınız… Öyle sessiz bir ortamda beklerken, birden çığlık sesleri başlar… Öğrencilerin başının belada olduğunu zannedersiniz… Daha sonra, başları dertte olan birisinin İngilizce dilinden faydalanarak yardım istemeyeceğini mantığınız çözer… Öğrenciler hep bir ağızdan öyle bir çığırırlar ki, diğer sınıftaki arkadaşlarına da bilgilerini paylaşmış olurlar…

 

Birden sesler kesilir, üstelik teneffüste olmamıştır… Daha sonra o sessizliğin nedenini öğrenirsiniz, o sırada öğretmenin bir öğrenciden tek başına telaffuz etmesini istemiş olmasından kaynaklanmıştır… O bağıran öğrenci, öyle bir ses tonuyla seslendirir ki yanı başındaki öğrenci bile duyamaz… Öğretmen, yanı başındaki öğrenciden yardım ister, “Nededi yavrum, ben duyamadım da?” diye sorar… Sıradaşı da bir an endişeye kapılır, telaş yapar… Çünkü ondan söylenmesi istemiştir… Ya doğru şekilde telaffuz edemez ise, öğretmenin ona sıfır notu vereceğini, yanındaki arkadaşının adı gibi bilir… “Öğretmenim, bu şahsiyeti tanımıyorum… Dediklerini de hiiç tasvip etmiyorum… Bana soracaksanız, lütfen bu şahsiyeti araya koymayınız… Adam gibi bana sorunuz…” diyerek sıfır notunu gönülden ister… Bu sebepten dolayı, bu dil ile araları açılmış olur… Bu dil yüzünden sınıfta madara olmuştur, öğrenci… Hem daha Türkçe dilini tam öğrenmemişken, nedir bu acele!   

           

      

                        Müzik derslerinde de bu böyledir... Öğrenci tahtaya kaldırılır ve artık öğrenci için işkence başlamış olur… Kendisini daha olgunlaşmış hisseder… Sanki öğretmen yeni bir popstar çıkaracakmış gibi; “Olmadı, biraz notalara dikkat be yavrum! Biraz içten oku?” diye uyarılarda bulunur... İlköğretimdeki müzik bilgisi ile şarkıcı olanını, ben hiç sanmıyorum… Daha velet iken “Eski dostlar, eski dostlar, ne bir selam ne bir haber, eski dostlar, eski dostlar…” diye söylemek kulağa inandırıcı gelmiyor ki! “Hadi oradan, yaşın sekiz ve eski dostlarından bahsediyorsun! Git işine velet!” deseler yeridir... Hem bunu duygu yüklü nasıl söyleyebilirsiniz ki, o yaşta, “Öğretmenim, söz söyleyeceğim duygu yüklü ama 40 yıl sonra beni bulamazsınız ki!” demek gerekir… Ya sen nesin ki dostlarından yakınıyorsun! Bu anlamsız sesler, koridorlarda yankılanır... Diğer sınıflardakilerde bundan istese de istemese de faydalanır… “Vah vah! Ne kadar içten okuyorlar... Hey dostum, ben böyle çığırmak istemiyorum… Ne olur beni yalnız koma!” gibi cümleler kurulabilir...

 

Müzik dersinlerde kız öğrenciler daha başarılı olurlar… Çünkü teneffüslerde bile rahatça şarkı söylemekteler… Ders de söylemişler, çok mu? Üstüne de not alıyorlar, oh ne güzel! Erkek adama biraz ters geliyor, o yaşlarda… Şarkı söylediğinde, yanakların hemen rengini değiştiriyor… Otomatik bir şekilde, yüzünde bir sıcaklık hissediyorsun… Artık dikkatin kaçmıştır… “Acaba nasıl görünüyorum, ağzımda emzik de şimdi ne kadar çok yakışır?” gibi soruları cevaplandırmaya çalışırsınız, içinizden… Yaşlar ilerledikçe, pişmanlıklar başlar… Televizyonlarda erkek şarkıcıların yanlarındaki kızları görünce üzülürsünüz… E onlar niye utanmıyorlar be! Küçükken insanın aklına gelmiyor, iyi bol yaşıtlarında bir şarkıcı varsa onu görüyorsunuz… Onlar da acıların çocukları oluyorlar… Ne yapacaksın, idare edeceksin…

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları